Saturday, September 02, 2006

3 ŞUBAT - 23 ŞUBAT 2001 BALI - JAVA ADASI (ENDONEZYA)

BALİ

Bu rotayı seçmemizin nedeni Balide balayı yapmak, Javada sirtcantasıyla gezmek.
Uzun araştırmadan sonra en ucuz uçak biletini Almanyadan 10 gün Balide hotel dahil bulduk.Dönüş biletinide az bir fark ödeyerek 20 gün sonraya jakartadan aldık.
14 saatlık uçuşdan sonra bizi Bali Denpasar havalimanıdan acenta karşıladı.Sanura kalacağımız otele bıraktı.
Sanur oldukça sakın ve çok güzel. Bu sakinlık tam bizim aradığımız bir yer.
İlk 2 günü burada sahilde geçirdik. Plajda genelde kimse yok, ama 16.00den sonra yerli halkın akınına uğuruyor.
2 gün boyunca Sanur plajında denize girip dinlendik ,ama bizi pek rahat bırakmadılar.Burada arabası olan herkes, size tur satmaya yada bir yere getirmeye calışıyor.Yolda yürüyemez olduk 'transport' diye yolumuzu kesmelerinden.2.gün sahilden tekneyle kaplumbağ adası ve snorkel turu aldık.45 dakika gittikten sonra kamplumbağların olduğu adaya geldik ama olay doğal değil. Bali hükümeti bunları koruma altına aldığından büyük havuzların icinde yaşatmaya çalışıyor. Neyse,dönüşte yaptığımız snorkel güzeldi.2 gün sanurda kaldıktan sonra 3 günlük şöförde dahil günlük 15 dolara araba kiraladık.Şöförümüz tipik Balili sabah Sanur sahiline gelip transport diye bağıranlardan.Bize ada hakkında bir sürü yer anlattı. Bizde ilk gün
geleneksel Bali dansı ve volkanı görmeye karar verdik.Bali dans gösterisi görülmeye değer, fakat volkan turu tam bir komedi.Volkanı gördükten sonra bunun yol üzerinde gümüş ve ahşap dükkanlara uğramak icin yapılmış bir tur olduğunu anladık.Volkan bölgesinde arabadan inmeden bir sürü satıcı hücüm ediyor üstünüze, bölgede her şey cok pahalı.Yemek için bir restoranta oturduk.Simone Bali yemeklerini tadalım dedi.Şöferimizede gel bizdensin dedik.3 kişilik yemeğe şöföre ödediğimiz günlük paranın 3 katını ödeyince tepemiz attı.Dönüştede bir de ahşap hediyelik dükkanın
önünde durmazmı bizim şöför...'Kardeşim biz gümüş-ahşap birşeyler almak istemiyoruz.Hem alsakta senin gösterdiğin yerden almıcazzzz bizi gezi boyunca ikide bir shopinge sokma.'
Dünkü tecrübeden sonra ikinci gün nereye gideceğimize biz karar verdik.
Denpazar adanın başkenti;bütün günümüzü burada geçirdik.Denpasar fazla turistik değil,tam bize göre. Burda birkaç küçük hindu tapınağınıda görme fırsatımız oldu, ama bizim şöför iflah olmaz cinsten dönüşte 2 kere yine shopinge girmek istedi.3.gün Ubuda gitmek istedik ama şöförümüz nazlı, bize başka yere gidelim diyor.
Bizde kısa bir çevre turundan sonra gün batımı için Tanoh Lot a gittik.Bu denizin içinde olan hindu tapınağında Hindu tarzında bizi kutsadılar. Burada gün batımı manzarası harika. Bu manzara karşısında hindistan cevizi suyunu keyifle icerek günü batırdık.

Sanurda kaldığımız süre icinde sahile gelmeden dörtyolun orada McDonalds ın 50m. solunda, gündüzleri lastikci olan yerin önüne akşamları seyyar restorant oluşuyor. Çok güzel ve inanılmaz ucuz fiyata balık pişiriyorlar. Yerli halkın geldiği bu yerde yerli usulü ellerimizle bol bol deniz ürünleri yedik.

Bir günümüzüde Kuta da -adanın en kalabalık sahili- geçirdik. Oldukca turistik bir yer: uzun kumsalı var ve gece eğlence yerleri çoğunlukta.
Sonunda Sanurdan shuttle bus durağı bulduk ve Ubuda gittik.
Bu ufak şehri çok beğendik diye bu gece otele dönmeyip burada kalmaya karar verdik.
Ubud adanın ortalarında bir yer ve gezginlerin adada en çok tercih ettiği yerlerin başında geliyor. Gece Ubut da gittiğimiz jazz bar çok eğlenceliydi. Sabah erkenden Sanura dönmek icin kalktığımızda,otobüs beklerken hindu kadınların ellerinde cicek ve tütsü sepetiyle bütün dükkanları tütsüleyip önüne cicek bırakması oldukca ilgimizi cekti.
Son günümüzde akşam üstü jimbaran koyuna gittik. Burada balık hali ve yanında balık restorantları kumsalın üstünde dizili güneş batışı seyrederek sahilde restorantta kafaları çektik. Jimbaranın atmosferi bambaşkaydı.
Yarın Jakartaya ucacağız.Tanrılar adası Baliyi unutmayacağız. Balinin daha az turistik olan kuzeyine gidemedik bir dahaki sefere diyerek tanrılar adası Bali ye elveda ediyoruz.

Bali den öğrendiklerimiz:
1-Burada pazarlık diliminde hiç sınır yok
2-Volkan turuna katılmamak
3- Hindu tapınaklarını gezmek ve inançlarına saygı göstermek
4- Ubuda gidip orada kalmak
5-Tanoh Lot da gün batımını seyretmek
6-Balililerin yediği yerlerde yemek yemenin daha lezzetli olduğunu

JAVA ADASI

Öğlen 2 gibi Jakarta havaalanına indik.Çıkışta hemen bir sürü taksici başımıza üşüştü.Bunlardan zor kurtulup bir cafeye oturduk.
Jakarta için ilk izlenim Simone ninde hoşuna gitmedi.Bende kalmayalım deyince haritayı açıp yeni rota yapmaya karar verdik.Balide devamlı yaşayan bir Alman ın bize tavsiye ettiği Pangandarana baktık. Haritadan epey uzak, tam ortasında Bandung şehri var.Önce buraya gitmeye karar verdik.Ama otobüs durağına gitmek sorun.Cafeden dışarı cıktık, taksi durağının orada soralım diye,ama hepsi başımıza üşüştü yine.
2 tanesi aralarında kavga yaptı bunlar benim müşterim diye.Onlardan hızla uzaklaştık bir tanesi peşimizi bırakmadı. En sonunda onunla konuştuk.Bandung otobüs terminaline gitmek istiyoruz diye, söylediği
fiyatın yarısına bizi getirmeyi kabul etti.45 dakika kadar sürdü otobüs durağı, taksi şöförü sizi ben bindirecem merak etmeyin diyince sevindik.Taksici bizi otobüs şöförüne teslim etti. 2 kişilik ödemeyi şöföre yaptım oda bir kısmını taksiciye geri verdi komisyon olarak.Epeyce söylendim bari gözümüzün önünde yapmayın bunları.
Siz siz olun buralarda otobüsün en arkasına oturmayın çünkü biz oturduk.Otobüs şöförü içeri geçin dedi ama biz en arkaya oturalım, sırt çantasıda yanımızda olur, hemde manzara seyrederiz dedik.Arka koltuk ön taraftan cam bölmeyle ayrılmış arada cam kapı var.Arka 5 kişilik olur ya bizim oralarda, burada 4 kişilik ,diğer bir kişilik koltuğu tuvalet yapmışlar.5 dakika geçmedi yolculuk başlayalı herkes tuvalete gidiyor.Bütün yolcular en az ikişer kere yolculuk boyunca tuvalete gittiler. Ön taraflarda dolu yer değiştirmek için, burunlarımızı tutmaktan helak olduk.Bu işkence 4.5 saat sürdü. Bandung da otobüsten dışarı kendimizi zor attık.
Terminal şehrin biraz dışında hemen bir taksi çevirdik.Şehir merkezi diyoruz ama adam ingilizce bilmiyor.Otel deyince anladı.Önce kocaman bir otele geldik, yok kardeşim daha ufak bir otel istiyoruz dememizi anlatmamız 5 dakika sürdü.Bu seferde bizi getirdiği yer bizim oraların pavyonuna benziyor.Yok başka yer istiyoruz diyoruz anlamıyor.
Gece 12 gibi kalabalık bir yerde indik taksiden, gece pazarıymış burasıda.Tavukların ve sebzelerin arasında 2 sırt çantalı olarak epeyce ilgi odağı olduk.Sonunda ayaklarımız sayesinde otel Trio yu bulabildik.Yorgunluktan hemen uyumuşuz.Sabah otelde cok güzel bir kahvaltı yaptık.Resepsiyoncuya Pangandaran a gitmek istediğimizi söyleyince,hemen telefon etti ve öğlen bir gibi bizi otelden Pangandaran dolmuşu alacak deyince cok sevindik.
Yarım gün yürüyerek şehir turu yaptık.Bisikletli rikşayla şehrin etrafını turladık.Burası turizmden uzak büyük bir şehir özellikle şehrin dışına doğru gittikce insanların çok zor şartlar
altında yaşadığı belli oluyor.
Lobide bekliyoruz dolmuş bizi alacak diye saat 3 oldu gelen giden yok.Resepsiyoncu az sonra gelir hep diyor gülümseyerek.Sonunda akşam 5 gibi geldi dolmuş ,galiba buralarda 4 saat rötar çok normal.
Gece 11 gibi Pangandaran a geldik.Şöför kamikaze, uçuyor sanki ,yolda bir kere mola verdik.Molada herkes ortak bir tabaktan yemek yiyor.Bir kere de lastik patladı.Minübüs en az 30 yaşında, sıralar tahta, yerlerde hamam böcekleri geziniyor ama söylemedim Simoneye hamam böceği var burada diye.
Pangandaranın içine dolmuş girmesi yasakmış ,epey dışarıda bıraktılar bizi.Bisikletli rikşayla buradan şehre
gidebiliyorsunuz.Gece 11.30 gibi olduğundan şehre yürümeyi göze alamadık.Rikşacı bizi merkez diye Julia Beach otelin önünde bıraktı, herhalde bu otelden komisyon alıyor.Oda sordum 12 dolar dediler o kadar yorgunuzki hemen kabul ettik.
Sabah kalktığımızda kaldığımız yeri cok beğendik.
3 tane doğal suyla dolan yüzme havuzu var.Sahibi alman teknoloji mühendisiymiş.Teknolji transferi için alman hükümeti Endonezyaya göndermiş, oda buraya yerleşip kendi cennetini yaratmış. Kilometrelerce uzunluğunda sahili var ve kimseler yok sahilde, bu cennet yerde 5 gün kaldık.Bir gün jungle tura katıldık, rehberimiz 17 yaşında Mustafa Vahap Türküm deyince şaşırdı.Daha önce hiç Türk gezdirmemiş.Orman turumuz yaklaşık 3 saat sürdü. Dev ağacların ve maymunların arasında gezerken birde yağmur yağmazmı, yaklaşık bir saat boyunca her tarafımız ıslandı.Çanta bile sırılsıklam olunca panikledim.Pasaportları 2 kere havluya sardım, öyle koydum çantaya ama yağmur müthiş yağıyor.Bunun gibi durumlar için ormanın içinde bir ahşap sığınma yeri yapmışlar. Kendimizi oraya zor attık ve içeride bizim gibi ıslanmış 2 tanede hollandalı vardı.
Yağmur geçince devam ettik geziye, ormanın sonunda denize dökülen şelalede mola verip, biraz kurulandık.Dönüş yolu üzerinde bir de mağara gezip kaldığımız otele geri döndük.Yarın icin Mustafa Vahap 2 tane motosiklet kiralayacak ve çevre gezisine çıkacağız.
Bu gün motorsikletle önce büyük bir mağradan çıkan su kaynağına gidip biraz yüzdükve etrafındaki nefis doğada yürüyüş yaptık.
Sonrada büyük kanyona gittik.Burada kanyonun içinden nehir akıyor.Gezi tekneleri kanyon boyunca sizi gezdiriyorlar.Dönüştede büyük bir balık çiftliğinde balık yedik.Kocaman bira bardağıyla gelen çaylar bizim oradakilerine benziyor.
Pangandaran ın kilometrelerce uzunluğunda 2 tane sahili var.Ön taraftaki sahil yüzmek icin, tam arka tarafındaki büyük sahilde balıkcılar icin, birde balık hali ve balık pişiren yerler var.
Burada bir akşam da bara gittik 2 bardak arak-portakal suyu söyledik. Bizim barman büyük bir şişe arak ı önümüze koydu.Şişe değil bardak dedik, 'şişeyi acarsam hemen satamam' böyle için deyince fiyatını sordum.Neredeyse market fiyatına yakın ,kabul ettik. 2 bardakta portakal suyumuz geldi.Şişenin yarısın içtik geri kalanı otelde iceriz diye kalkmak istedik.Bize 1 şişede portakal suyu verirmisin deyince 5 dakika sonra geldi bizim barcı elinde poşet var.Portakal suyunu sıkmış fakat koyacak şişe bulamayınca poşetin icin doldurmuş .Geri kalanıda otelde içtik zom olduk, gerci portakal suyunu poşetten bardağa koymak cok zor oldu.
Geri kalan günlerimizide sahilde geçirdik.Burasını çok sevdik.Bir daha gelmek üzere Yogyakarta ya gitmek icin bu şirin balıkcı kasabasından ayrıldık.
Yogyakarta ya minübüs+gemiyle nehir üzerinden geldik.Özellikle nehir yolculuğu cok ilginçti.Tavukların ,ördeklerin,satıcıların arasında cok eski bir gemi ve müthiş bir doğa.
Yogyakarta da 3 gün kaldık.Burası bir ticaret şehri.Bütün dünyadan ithalatcılar burada bir şeyler alma peşinde koşturuyor.Çok güzel sokak cafeleri var.
Burada tası tencereyi alan yolda birşeyler pişirip satıyor.Havada çok sıcak olduğundan satıcılar caddelerde uyuyor.
Burada herkes batik tablo satıcısı, yolda yürüyemezsiniz mutlaka atölye ye sokup satış yapmaya çalışıyorlar.Hepsindede tezgah aynı biz devletin batik okulu olduğumuz için diğer batik dükkanlarının yarı fiyatına bizim tablolar.Sakın inanmayın hepsi ticarethane, beğenirseniz alabilirsiniz de biz bir tane 5 dolara aldık.
Bir öğleden sonrayı da kralın müze olan evini gezerek geçirdik ama buna müze denmez.İceride kralın kullandığı fotoğraf makinasını,kralın gittiği okulun resimlerini,kralın dinlediği radyo gibi ilginc nesneleri gezmek bizim çok garibimize gitti doğrusu.
Bir günümüzde Borabudur Buddhist tapınağına ayırdık.Özellikle sabahın erken saatınde bu muhteşem manzara çok sakinlik ve mutluluk veriyor.
Malioboro caddesi merkezi sayılır. Yogyanın bu caddeye dik sokaklarda kalacak yerler mümkün.Bizim ilk gece kaldığımız 3 dolarlık guest house çok pisti ve sabah da kollarımız kaşınmaya başlayınca son 2 gün için havuzu olan 15 dolarlık Peti mas hotele gectik. 10 gün yetmedi bize Java adası icin daha gidemediğimiz çok yerler kaldı.


Javadan bizim öğrendiklerimiz

1-Jakarta hiç gezilmesede olur
2-Pangandaran tekrar gelinebilecek güzellikte ve saflıkta bir yer

3-Pangandaranda ki orman turu her zaman hatırlanabilecek güzellikteydi.
4-Sadece Borobodur tapınağı için bile Yogyakartaya gelmeye değer
5-Yogyakarta da kralın sarayını gezmesekte olurdu.
6-Hiç ummadığımız yerlerden en güzel gezi anılarımızın çıkacağını

4 Comments:

Blogger Unknown said...

HARIKASINIZ!!!
BEN ANKARA YOLLARI TAŞTAN...
YAPARKEN SIZ HER YERI GEZMEYE DEVAM EDIYORDUNUZ. ARTIK KIS BITTGINE GORE BEN DE CALISMAYA BASLADIM.GOLDEN EPHESUSTAYIM. ARTIK BENDE SELCUKLU SAYILIRIM :)
VAKIT BULURSAM RICHMONDA UGRARIM.BI SELAM VERIP GECERIM.SIZ GEZIYE DEVAM.ADRIANI OZLEDIM .
SELAMLAR!

10:18 AM  
Anonymous Anonymous said...

sevgili ufuk gezginaile sayfanız bir harika olmuş bizi de oralara oturduğumuz yerden de olsa götürdüğünüz için teşekkürler... inşallah bizler de o yollardan geceriz.. varol öztürk (meltem eczanesi selçuk)
varturk26@yahoo.com

12:11 PM  
Anonymous Anonymous said...

sevgili gezgin ailesi
sayenizde bu güzelliklerin uzaktanda gelse kokusunu tadabildik. çok güzel ve son derece akıcı yalın bir dille anlatmışsınız elinize yüreğinize ve ayaklarınıza sağlık bizde gitmeyi düşünüyoruz ve bu anlattıklarınız kesinlikle rehberimiz olacak .sevgiler iyilikler zeliha seçer

1:34 PM  
Anonymous Anonymous said...

ben beğenmedim..varsa yoksa adrian adrian..kardeşim çocugumu anlattınız seyahatimi..sağı solu çekeceğinize çocugunuzu çekmişsiniz hep..

9:03 AM  

Post a Comment

<< Home