Monday, August 24, 2009

MAZI BODRUM
Hafta sonunu bu yakınlarda gecirmek fazla yol gitmek istemiyoruz.Nereye gitsek diye düşünürken birden aklımıza Mazı Bodrum geldi.


İnternette kısa bir araştırma yaptık.Konaklama yeri baktık Mazı Ciçek pansiyonun telofonunu buldum.Hemen aradım cok güzel ege şivesiyle konuşan bir teyze oğlum pazar doluyuz ama hafta içi yer var dedi.Teşekkür edip telofonu kapattım.10 dakika sonra ciçek pansiyondan beni geri aradılar.Komşularında yer olduğunu kişi başı öğle akşam yemekleri dahil 60 tl olduğunu söylediler.Teşekkür edip kapattım işimizi şansa bırakmak istedik.Mazıya Mumcular sapağından girerek gidiliyor.Mumculardan sonra yol çok bozuk.Bodruma 60 km uzaklıkta.Bozuk yollardan sonra Mazının güzelliği bizi büyüledi.Girişte sahile giden yol ikiye ayrılıyor.Biz önce soldakine saptık.Bu sahilin adı Hurma.Sahilde bir kac yere oda sordum ,doluyuz deyince diğer sahile gitmek istedik.


Bu sahilin adı Taşlı yalı.Çicek pansiyonda burada, oraya uğrayıp komşusunda yer varmı diye soralım dedik.Ama buranın bizdeki atmosferi bir anda söndü.Konuştuğum kişi 1 gece için yer olmaz gibi garip laflar edince hemen oradan ayrıldık .Biz tekrar Mazıya gelirsek çicek pansiyon bizim için bitti.Hemen yanında ege pansiyon levhasına görünce yer varmı diye sordum.


Burası 2 odalı bir aile işletmesi denize sıfır.Çok büyük bahcesinde sebze yetiştiriyorlar.Kişi başı 60 TL ye kahvaltı,öğlen yemeği,akşam yemeği, konaklama anlaştık.


Burada son yıllarda yediğimiz en güzel kabak çiçeği dolmasını yedik.Birer bira içip sahili seyir ettik.











Daha sonra sahilde denize girdik.Deniz bol taşlı ve çakıllı ama çok temiz.Bol bol kanoya bindik.Burası belki Gökova körfezinin en temiz yerlerinden biri.Kalabalıktan uzak deniz için çok ideal.





Akşama kaldığımız yerde balık yedik.Rakı da balığa çok güzel eşlik etti.Daha sonra saat 21.00 gibi Adrianla kumsalın ucuna balık tutmaya gittik.Daha oltayı ilk atışımız fiyaskoyla sonuçlandı.Çok taşlı olduğundan oltamız kayalara takıldı.Çıkarmak için kesmek zorunda kaldık.Bu biraz Adrianda hayal kırıklığı yarattı.


Gec saatlere kadar kumsalda oturup yıldızları seyrettik.Dalga sesleri ruhumuzu dinlendirdi.


Egenin en sevdiğimiz yanlarından birini daha burada yaşadık.Gece 23.00 gibi zurnalar ve davulculardan oluşan bir grup plaja masa kurdu.Bol bol ege müzikleri çalıp rakı içtiler.Zaman zaman müziğe bizde katıldık.
Çok yorgunuz ve saatte gec ama müzik sanki bize gitmeyin biraz daha dinleyin diyordu.
Adrian kucakta uyuma moduna gelene kadar sahilde oturduk.

Sunday, July 26, 2009

BATI KARADENİZ
Simone ve Adrian yurt dışındalar.Bende arkadaşlarımla 4 günlük bir karedeniz turu yapmaya karar verdim.
4 Kafadar yola cıktık.4 kişi olduğumuzdan otobüs yerine Altanın arabasıyla yola cıkmaya karar verdik.Akşamdan biralarımızı içerken sabaha karşı 4 de yola cıkarız diye konuştuk.İzmirden cıkmamız sabah 5 i buldu.İzmir Ankara yoluna girdik.Yolda kamyoncuların durduğu bir yerde sabah caylarımız içip Uşağa kadar durmadan yola devam ettik.Uşağın içinden gecerken Atilla Uşak müzesi tabelasını görünce oraya sapmamızı söyledi. Burası ilk molamız Müze calışanları oldukca ilgilendiler sabahın dokuzunda 4 tane türk müze gezmeye gelince şaşırdılar herhalde.Ama bizlerle oldukca ilgilendikleri için Uşak müzesine teşekkür ediyoruz.





Müzeyi gezdik özellikle Karun hazineleri için anlatılanlara insan şaşırıyor.Atilla gazeteci Özgen Acarın Karun hazineleri için yaptığı mücadeleyi anlattı ve büyük mücadele sonucu hazineleri Uşak müzesine geri getirilmesini sağladığını anlattı.





Sonuç mu Uşak müzesinde yüzyılın soygunuyla Amerikadan gelen karun hazinelerinin calınması.Müze müdürü aynısını yaptırıp gercekleriye yer değiştirmiş.Yıllık kontroller yapılırken 1 parcanın 3-4 gr fazla gelmesiyle olay ortaya cıkmış.Bunu yapanlar içeride ama hazine halen bulunamamış.




Müze cıkışı müzenin bahcesindeki meyva ağaçlarından meyva yedik ve mola vermemek üzere yola cıktık.



Bartına kadar sadece gazete olmak ve çay içmek için mola verdik.Her gördüğümüz gazeteyi aldık yalnız gündemi takip etmek için Amasraya kadar taraf gazetesini her yerde sorduk bulamadık yol üstünde hiç satılmıyordu.



Ankara İstanbul karayolundan devreğe sapınca yavaş yavaş doğanın rengide değişmeye başladı birden her tarafı yeşillik bürüdü.Akşam 4 gibi bartın çayının yanında mola verip çaylarımız içtik.Bartın cayı hala üzerinde teknelerle taşıma yapılan Türkiyenin nadir caylarından birisi.



Amasra ya kackere gelirseniz gelin yukarıdan manzarayı görünce her seferinde büyülenirsiniz.Benim için yine öyle oldu.Altan,Atilla,Cemal böyle güzeliikle karşılacaklarınıhiç düşünmemişlermiş manzaradan ayrılmak istemöediler.












Tam Amasraya girerken Müze binasını görürsünüz bizimkiler ilgilendiler ben daha önce gördüğümden onları yalnız bıraktım.Deniz kokusu daha cazip geldi.



Barış Akarsu adına festival düzenlemişler tam üstüne denk geldik.Çok sevdiğim bir sanatcıydı Barış Akarsu ve Amasralı olduğundan ilcesinin heryerde reklamını yapıyordu.Amasralılarda onu unutmamışlar.


Hemen pansiyona yerleştik duşumuzu alıp kendimizi yarım adanın sokaklarına attık.Ağustosta geliyorsanız kalacak yerinizi daha önceden ayarlamanızı öneririm.Ev pansiyonculuğu çok gelişmiş olmasına rağmen yer bulmak çok zor.Biz benim yanımda çalışan Erdalın arkadaşının pansiyonunda kaldık 2 oda tanıdık işi 80 tl yaptı.Bir şişede şirince şarabı hediye ettik.Pansiyondan Amasra limanı yukarıdan görülüyor.Havada hafif esiyor egenin o sıcağından sonra iyi geldi burası.




Sokaklar tam bir akdeniz havasında ,mimarisi yunan adalarına çok benziyor.

Dar sokaklarda gezinirken büyülendik ama çoğu binalar hala bakımsız.



2 tane kiliseyi onarmışlar binanın mimarisi ortaya cıkmış.




Karşıdaki küçük ada tavşan adası.Burada hala tavşanlar yaşarmış.


Hava karamak üzere balık rakı yapacağız.Şöyle bir restaurantları dolaştık hepsindede mevsim balığı mezgit var.Sonunda küçük limandaki Canlı balık restauranta oturduk.
Amasranın salatası çok meşhur önce bundan söyledik.Çeşitli otları kullandıkları salatayı sanat eseri gibi süsleyip getiriyorlar.




Balık olarak bizi mezgite yönlendirdiler birde carpan balığı ilgimizi cekti.Ortaya mezgit soğuk meze midye tava söyledik.Midyeler o kadar güzeldiki tekrar istedik.



O kadar yorulmuşuzki söylediğimiz büyük rakı yorgunluğumuz almadı birde küçük söyledik üstüne




Günü burada bitirdik.Yemekler çok güzeldi.Carpan denemek istedik ama bittiğini söylediler.Bu deniz ürünlü masaya 4 kişi 180 tl ödedik.




Aamasradan doğuya doğru gittikce etraf dahada yeşilleniyor.denizi paralel kesen dağlara doğru yolculuk yaptıkca insan büyüleniyor.


Yeşili takip edip yolda bir koya girdik hala eskiden kullandıkları tekneleri cekmek için cekeklri duruyordu.Sahilde hiç kimse yoktu.Küçükte bir camisi vardı ama kapalı.Birisine sorduk eskimi bu cami diye yüzyıllıkmış ve bayramlarda tekneyle bayram namazı için diğer yerlerden buraya gelirlermiş.



Daha sonra Cakraz da çay molası verdik.Deniz burada çok güzel.Çaylarımız içip yolda daha güzel yerler var diye ısrar edince bizimkiler kalktılar.Hiç durmadan onları Kapısuyu koyuna kadar getirdim.Burada denize sıfır kapısuyu otelde konakladık.Son geldiğimde oldukca pis bir yerdi.1 ay önce istanbuldan emekli bir öğretmen işletmesini almış.Oldukcada temiz bir hale getirmişler.Hemen balkonuna oturup kendimize bira söyledik.


Sonra Kurucaşileye gittik Limandan tekneyle balık tutmaya gittik ama koca karadenizde Mezgitten başka balık yoktu.Cemal buranın pazarından bizim oranın sarmaşığına benzer diken ucu aldı.Kaldığımız yerde yaptırmayı düşünüyoruz.


Ben dayanamadım balık tutarken kendimi Karadenize attım.Oldukca acıkta yüzmek doğrusu beni kendime getirdi.
Akşam Ahşap tekne festivali varmış.Burada kalıp görmek istedik.Yine balık rakı yapalım dedik ama burada da karşımıza mezgit cıktı.


Limanda ahşap tekneyi sahne yapmışlar rock gurupları da cıktı sahne aldı. biz çok eğlendik.Kurucaşile ilkokulu öğrencileri kolbastı oynadılar oldukca güzeldi.
Yemekte 4 tane turistle tanıştık.2 tanesi tekneleriyle Kuşadasında yaşıyorlarmış.Tekneleriyele cıkmışlar karadenize ve çok beğenmişler











Gece boyunca ahşap yat festivalindeki konserleri dinledik.Yarın günü birlik cide turu yapmaya karar verip otelin yolunu tuttuk.






Sabah cideye yola cıktık.Cide 20 km sahili olmasına rağmen sırtını denize dönen bir şehir izlenimi verdiğinden ben pek beğenmem.Eski ahşap evleri meşhurdur.
Cide diyince aklımız ilk gelen Rıfat Ilgazdır.Son geldiğimde bu büyük edebiyatcının yaşadığı ev yıkılmak üzere harap haldeydi ve şehirde rıfat ılgazı hatırlatacak hiç bir şey yoktu.Bu yüzden buraya birdaha gelmemeyi bilincaltıma yazmıştım.Şimdi onarmışlar evini vede Rıfat Ilgaz Sarı Yazma Kültür ve Sanat festivali düzenlemeye başlamışlar.Cideye özgü işlemeli sarı yazma buraya gelen herkesin aldığı birşey.Altan da aldı.Ben yolda cırık tatlısı yazan bir yerden cırık tatlısı aldım Birnevi lokma ama onu daha küçüğü.Cemalde buaraya özgü cevizli tatlı aldı.Sahilde oturup cayla bunları yedik.











Cide Kurucaşile arası insanı büyüleyen bir yer var adı Gideros.Burada saatlerce oturduk manzara resmi cektik.Bu doğal koyu seyretmek insana gercekten huzur veriyor.

Bira içmek için soldaki sahile girdik içki yokmuş karşı sahilde varmış.Bizde cay içtik.Gezimizin en temiz servisi geldi 1 demlik cayı içip manzara da huzur bulduk.
Akşamı Kapısuyunda kaldımız otelde gecirmeye karar verdik.



Otel tam denize sıfır 30 kişi ancak alır.Bizden başka kalan kimse yok.Giderosun güzelliği başımızı döndürdü birer bira söyleyip kendimize gelelim dedik.Bu arada otelin retaurantına ses sistemi kuranlar var ne olduğunu anlamadan yaşlı teyzeler amcalar gelmeye başladı.Eyvah biz bira içiyoruz mevlüt falan olmasın bu derken az sonra konuşma başladı.Konuşan muhtar 3 ay olmuş göreve başlıyalı köylüye 3 aylık icraatlarını oldukca demoakratik bir şekilde anlatIyor.Köyü temiz tutmaları gerektiğini anlatıyor.Hepimiz şaşırdık buradan kapısuyu muhtarına ve yaşayanlarına bu güzel demokratik ortamda katılım sağladıkları için tebrik ediyoruz.

Masayı deniz kenarına kurduk akşama balık sorduk mezgit var dediler.Bu mezgit peşimizi bırakmayacak anşalılan.Dikenucunuda söyledik akşama yapacaklar.Balığa gittiğimiz Ali amcayıda cağırdık


Kendimizi sahile attık.Yüzdük



Sahilde plaj valeybolu oynıyanlarla mac yaptık.

Akşama sahilde rakılarımızı içerken yarın Zonguldağa gitmeye karar verdik.





Yolda yine Kurucaşileye uğradık.


Cambu yazan yerin sahilini gezdik.








Akşam Zonguldak Limanda Hamsi eşliğinde rakılarımız içtik.




Ertesi gün Gökgöl mağrasını gezip geri dönmek için yola cıktık.Şunu söylemeliyim eğer yolunuz buralara düşerse kesinlikle gökgöl mağrasını gezin.








Dönüş yolunda ilk molamızı Akcakocada yaptık.Aslında burası yolumuz üzerinde değil ama kıyıya yıllar önce vuran Lenin heykelini görmek için yolu uzattık. Belediye zabıtalarına Lenin heykelini sorduk ama hepsi birhaber depoda olduğunu ve göremeyiceğimizi öğrendik.

Daha sonra ikinci molamızı İznik gölünün kenarında verdik.Cay içip dinlendik.




Yolda Bursa üzerinden Mudanya Burgaza uğradık.Burada Atillanın arkadaşının balık restaurantı var.Beyazkayalar balık restaurantı.Karadenizde yediğimiz mzgitlerden sonra buradaki Ahtopot ve Karidesler iyi geldi.Soğukları yemekten balık yiyemedik.Çok güzel ve lezzetli bir mekan.Birimiz içmedi arabayı kullanacağından bizler son rakılarımızı yudumlayıp güneş battıktan sonra yola cıktık.





Sabaha doğru herkesi evlerine dağıttık.Kısa zamanda çok yorulduk ama değdi.